Sayfalar

30 Aralık 2012

HOŞÇAKAL 2012 HOŞGELDİN 2013

2013

2012 yılını geride bırakıp yeni yıla sayılı saatler kala, yeni yılın herkese öncelikle sağlık getirmesini dilerim, ziya bu yıl pek de kolay olmadı benim için yeni yılın ilk ayı ve son ayları sağlık sorunlarıyla geçti çok şükür artık iyiyim 58 gün hastanede yattıktan sonra artık evdeyim .... Yılın son gününü de yani bu günü de kontrollerim,tahliller ve ilaç düzenlemeleri  nedeniyle  hastanede  geçirip yılbaşından sonra bir sorun çıkmazsa ( umarım çıkmaz ) artık işime ve eski düzenime döneceğim tabi rutin kontrollerimde devam edecek....
Veee artık blogumla eskisi gibi ilgilenebileceğim.....
Yorum bırakan tüm ziyaretçilerime ayrı ayrı teşekkür eder ,yeni yılın herkes için güzel bir yıl olmasını dilerim....
Sağlıcakla kalın........

Read the rest of the Post >

22 Kasım 2012

DÜĞME KURABİYE



Bu aralar bloguma elimde olmayan nedenlerden dolayı maalesef tarif ekleyemiyorum ama bu şekilde de pek bir renksiz kaldı sanki sayfam...Şöyle arşivi karıştırınca blogumu yeni açtığım zamanlarda yaptığım düğme kurabiyeyi tekrar yayınlamak istedim...Belki sizlere fikir verir belki biraz gıda boyası veya pancar ya da ıspanak kullanarak daha bir renkli düğmeler yaparsınız.....


düğme kurabiye

Malzemeler :
150 gr tereyağ
1 bardak şeker
1 çay kaşığı karbonat ( silme )
1 çay kaşığı vanilya
1 yumurta
1 çay kaşığı zencefil ( ben kullanmadım )
aldığı kadar un
düğmelerin üzerine çizgi yapmaya yetecek kadar çikolata

Yapılışı :
Oda ısısındaki tereyağı ve  şekeri karıştırıp yumurtayı ekliyoruz..
Daha sonra diğer malzemeleride ekleyip aldığı kadar un ile  ele yapışmayacak bir hamur elde ediyoruz...
 Hamuru biraz dinlendirip unlu tezgah üzerinde yarım cm kadar açıp su bardağıyla kesiyoruz çıkan yuvarlaklara çay bardağıyla basıyoruz ama sadece iz oluşması için hamurun kesilmemesi gerekli buna dikkat edelim.Elde ettiğimiz bu şekilleri yağlı kağıt üzerine yerleştirerek üzerine düğme deliklerini de açıyoruz bunun için sivri uçlu bir alet kullanabilirsiniz.......
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri hafif pembeleşinceye kadar fırınlıyoruz...
 Pişen kurabiyeleri iyice soğumaya bırakıyoruz...
Bu arada çikolatayı benmari üsülü eritebilir yağlı kağıttan küçük külah oluşturarak  veya evde ekmeğe sürülebilen kahvaltılık çikolata varsa bir kürdan yardımıyla üzerlerinin iplerini oluşturabilirsiniz....
Düğmeler istenilenen büyüklükte olabilir tabi renklide ....
Afiyetler olsun....

Read the rest of the Post >

17 Kasım 2012

AYLARDAN KASIM MEVSİMLERDEN SONBAHAR

Ege'de sonbahar bir bambaşkadır.....
Severim sonbaharı ,o yazdan kalma sıcak havaların yerini serinliğin,sakinliğin alması, dökülen yaprakların tonlarıyla bezenen her şey  huzur ve rahatlık verir bana.....Bu mevsimde sakin yerlerde kitap okumak hele ki buna deniz kokusu ve dalgaların sesi eşlik ederse  en büyük zevkim bugün ise sonbaharın hafif serinliğini çamların kokusunu içime çekerek Ahmet Ümüt'in " Sultanı öldürmek "  adlı romanını keyifle okuyorum.....

Ahmet Ümit
Sultanı öldürmek



Keyifle okuyabileceğiniz bu kitabın sayfaların altını çizdiğim tadımlık kesitler paylaşmak istiyorum..

Sayfa : 95

Altın bir gerdanlığın yedi ucunda ,yedi kırmızı yakut. Küpelerinde de aynı kırmızı taşları ama daha küçükleri.... İsmi bile vardı: Çeşmi-Lal......Suskun göz...
Ya da sevgilinin ağlamaktan kan çanağına dönüşmüş gözleri....
Çeşmi-Lal.....

Sayfa : 117

Bilmem kaçıncı katın merdivenlerinin ortasına gelmişim.Fakat soluğum kesilmiş, nefes nefes kalmıştım. Babamla kayır için üniversiteye girdiğimizde nasıl da keçi gibi tırmanıyordum bu basamakları birer ikişer....
Hiç öyle olmamıştı, o zaman da eti budu yerinde bir genç irisi olduğumdan kan ter içinde kalmıştım..Ve babamın otoriter sesi kulaklarımda yankılanmıştı.
" Yüksel, yüksel ki yerin bu yer değildir/Dünyaya geliş hüner değildir."
Yükseldik işte, öğrenci girdiğimiz üniversiteye profesör olduk. Dahası var mı ? Var!Nüzhet olmak...
Sadece bu üniversiteye değil bütün üniversitelerin dik merdivenlerini dağ keçileri gibi tırım tırım tırmanmak ...
Ve o yıldızlı zirvede muhteşem yalnızlığı tatmak...Ve o zirveye ulaşmak için pek çok şeyi göze almak...

Sayfa : 129

" Sakın tekrar ile ezberi birbirine karıştırma .Ezber insanı papağan yapar, tekrar ise düşüncelerini açıklarken sırtını yaslayacağın bilgileri hafızanda tutar. "

Sayfa : 159

İkindi güneşinin hükmünü yitirmesiyle dün geceden kalan karlar yeniden katılaşmaya başlamıştı. Roma imparatorlarının gururla geçtiği, Osmanlı padişahlarının halka göründükleri, her iki medeniyetin de saraylarına uzanan bu ana yolda, yani günümüz Ordu Caddesi'nin pek de düzgün olmayan kaldırımlarında yürürken kendimi, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa gibi hissediyordum.Tedirgin,gergin,kuşkulu.Acaba bu işin sonu nereye varacaktı ?

Sayfa : 206

Kadıköyü. Öyle derdi anneannem, biz de öyle söyleyegeldik. Çünkü bu topraklar,Kostantiniyye'nin fethinin ardından,kentin ilk kadısı olan Hızır Çelebi'ye verilmişti.O sebepten bölge olarak anılıyordu..
Şimdilerde yanlış bir tabirle Kadıköy diyorlar.

Sayfa : 241

" Bir memlekette namuslu insanlar en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memleket için kurtuluş yoktur."

Sayfa : 442

Tabibler kim verdi hana / O han içti şerbeti kana kana / ciğerin doğradı şerbet o hanın / hemin- dem zzri etti yana yana / Dedi niçün bana kıydı tabipler / Boyadılar ciğeri canı kana.

*********************************************************************************
511 sayfalık bu kitabı zevkle okudum.....

Read the rest of the Post >

16 Kasım 2012

32. GÜN


Pemfigus vulgaris tanısıyla tedavi gördüğüm hastanede bugün 32. gündeyim , halen tedavim devam etmekte ve sanırım bir kaç hafta daha buradayım....
Şu ana kadar bir hayli yol kat ettik... Yaralarda,yitim alanlarında ve tırnaklarda  bana göre yavaş doktorlara göre hızla iyileşme var  eee olsun artık tam beş ay bitmek üzere..Neredeyse altı ay kınası yapacağım :) 
İki gündür ilaçların dozunu düşürdük ,ilaçların yan etkilerinden  miğde bulantılarım azaldı, kortizonun kullanımından dolayı yüzde ,göbekte ve boyunda şişlikler çok dikkat edip tuzsuz yediğim halde az da olsa oluştu tabi bu geçici bir durum...Artık geceleri daha rahat uyuyabiliyorum ve yeni çıkan döküntüler yok..Saç diplerindeki yaralarda azaldıkça eskisinden daha rahat saçlarımı tarayabiliyorum gerçi birazda saçlarım döküldü..Tırnaklarım da bir tanesi hariç çok daha iyi biraz deforme oldular ama sanırım zamanla eski halini alırlar..Duş da daha uzun süre kalabiliyorum ama hala liflenemiyorum.. Bunun dışında blog arkadaşım Leyla ( begonya35) da aynı hastanede belinden ameliyat oldu fırsat buldukça azda olsa  yanına gidip sohbet ettik... Bir blogcunun arayıptı bulamayacağı şey blog arkadaşını daha yakından tanımak olsa gerek :) Kendisi şu an iyi evine bile çıktı ama ameliyat öncesi soğukkanlılığına ,sakinliğine ve cesaretine hayranım ve ameliyat  sonrası bir şey istiyormusun diye sorduğumuzda biscolata istiyorum dedi ama nasılda güzel istiyor bir duysanız narkozun etkisiyle dili de dolanıyor ne güldük ama :)canım benim   çok geçmiş olsun diyor acil şifalar diliyorum...

Şimdilik benden bizden  bu kadar, geçmiş olsun dileklerini gönderen herkese çok teşekkür eder ben de sizlere hastane bahçesinde resmini  çektiğim dağ çileklerini gönderiyorum :)

dağ çileği

Bu konuda ki bir sonraki postum geçti, gitti ,bitti, evdeyim diye olur inşallah....Pemfigus tekrarlayabilen bir durummuş ama ben bir daha çıkarmayacağıma dair kendime söz veriyor ahanda buraya yazıyorum :)


Read the rest of the Post >

15 Kasım 2012

HEM SAKAR HEM HIRSIZ


 Çok sakar gördüm ama sen bir bambaşkasın :)



Read the rest of the Post >

14 Kasım 2012

SEVGİ AĞACI


Sevgili Leyla arkadaşımın öncülüğünde Türkiye'nin her yerinden sevgi ağacımıza yaprak gelmeye devam ediyor ....Şu ana kadar 52 tane oldu ve henüz elimize daha ulaşmamış yapraklarda  var tabi onlarında en kısa zamanda gelmesini bekliyor katılan ve katılacak olanlara şimdiden ellerine emeğine sağlık ve katılımlarından dolayı çok teşekkür ederiz....Nedir sevgi ağacı ? Nasıl katılabilirim ? Benim haberim yok diyorsanız Leyla arkadaşımın sayfasına BURADAN  ulaşabilir ve detaylı bilgi alabilirsiniz.....Gerçekten güzel işler ortaya çıkmış bazıları var ki çok anlamlı ,bazıları çok zarif, bazıları çok renkli.....
Hayydiii kızzzlar desteklerinizi bekliyoruz yapraklarımızı gönderin o marifetli ellerinizle sevgi ağacımızı oluşturalım güzel bir projeye imza atalım.....
sevgi ağacına yaprak

Bu da benim sevgi ağacına yaprağım......



Evde ki artık yünleri ve düğmeleri değerlendirerek yaptım.....
Eminim sizler daha güzellerini yaparak bu projede yer almak isteyeceksiniz....Gelen yaprakları birleştirip dünya kadınlar gününde sergilemeyi düşünüyoruz... Belki bir sponsorla bu parçanın gelirini bir hayır kurumuna bağışlayabiliriz....

Read the rest of the Post >

12 Kasım 2012

SMİLEY TEYZE

                                             
  28 gündür hastanede aynı odayı paylaştığım Elif teyze de kullandığı kortizonlar nedeniyle beklenildiği gibi yüzü aydede görnümünü aldı ama bir insanı bu görüntü bu kadar mı yakışır çok tatlı bir görüntüsü oldu hele birde gülümseyince tam bir msn ikonlarındaki smileyllere benziyor ...

kortizon kullanımında yüzün görünümü

Kendisinin izniyle resmini yayınlıyorum...
                                              Herkese çok selamı var.....
   Beni sorarsanız , benim de biraz yüzüm şişti,biraz gıdı eeee birazda göbek yaptım....
Tabi bunlar geçici durumlar....
Sağlıcakla kalın......

Read the rest of the Post >

10 Kasım 2012

10 KASIM DA İZMİR CUMHURİYET MEYDANI

İzmir`de binler Cumhuriyet Meydanı`na ATA`sına koştu...
2.400 kişi Atatürk Portresi çizdi, 50 bin İzmirli sevgi çemberi oluşturdu...
Teşekkürler ATATÜRK sevdalıları, Teşekkürler İzmir....


Atatürk Portresi


Read the rest of the Post >

8 Kasım 2012

AKİK TAŞI * AFYON GAZLIGÖL * ELEM NEŞRAH

TAŞLARIN BÜYÜSÜ, SULARIN ŞİFASI VE DUALARIN GÜCÜ

Bazen hayatımıza anlıkta olsa birileri girip çıkıverir. Bazıları hemen unutulur , bazıları akıllarda kısa kalır,bazıları ise bir kaç saatliğine hayatımdan gelip geçen hastanede tanıştığım Mihriban teyze gibi kısa ,öz ve değerli bilgileriyle hatıra kalır...

Elini sürekli boynundaki akik taşının üzerinde tutan ve bu taşın kendisini kem gözlerden ve hastalıklardan koruduğunu inanan Afyon'lu 65 yaşlarındaki Mihriban teyze bu kolyesini çocukluğundan beri hiç çıkarmadığını kendisinden önce annnesine ve ondan onca anneannesine ait olduğunu söyliyerek inaçla ölünceye kadar çıkarmam diyerek keyifle memleketi Afyon'u anlatmaya başladı.

Bizim oralar birbambaşkadır bir gazlıgölümüz vardır pek bilinmez ama suları  her herde şifadır diye sözlerine devam ederek bu gölün efsanesini anlattı.Anlattıklarını biraz araştırınca ilk düşüncem bu gölü yakından görmek oldu .

AKİK TAŞI

EFSANEYE GÖRE GAZLIGÖL

Efsaneye göre, Kral Midas her şeye sahip olmasına rağmen hiç çocuğu olmayan bir Kralmış. Kral bu duruma çok üzüldüğünden gece gündüz Tanrı'ya yakarıp yalvarırmış bir çocuğu olması için. Nihayet Kral Midas'ın dünyalar güzeli bir kızı olmuş. Kral'ın kızı Suna; genç kızlığa adım attığı yıllarda illet bir hastalığa yakalanmış. Bu güzel kızın vücudunda çıbanlar çıkmış. Bu sulu çıbanları hiçbir hekim iyileşti-rememiş. Ağrısına ve sızısına ve bir türlü iyileşmeyen bu yaraların üzüntüsüne dayanamayan güzel kız Suna; yollara düşmüş. Dağ tepe demeden gezip dolaşır olmuş. Kral Midas, kızını kollamaları için peşinden gözcü yollamış. Kralın toprakları içindeki Afyon yakınlarına kadar gelmiş güzel kız. Tam yaz aylarında olduğu için Suna çok susamış. Biraz su içebilmek için su aramış. Şu an Gazlıgöl kaplıcasının bulunduğu yerlerde yeşilliklerle çevrili bir su görmüş. Susuzluktan kavrulan kızcağız, çevresindeki bataklığa aldırmadan koşmuş suya. Eğilerek o sudan kana kana içmiş. Bir de bakmış, suyun değdiği yerlerde bir tatlı gıcıklanma, bir sancı kesilme, bir huzur oluşmuş. Güzel kız atmış kendini suyun içine. Ağrıları yavaşlamış. Sudan çıkıp günlerdir uykusuz ve yorgun olduğundan uzanıvermiş oraya ve derin bir uykuya dalmış. Suna, uyandığında ağrılarının kalmadığını, çıbanların kurumaya başladığını görmüş. O suyun yanında bir hafta kalmış. Bir hafta sonra çıbanları, yaraları tamamen geçmiş. Suların aksinde eski güzelliğine kavuştuğunu gören güzel Suna , sevincinden deliye dönmüş. İleriden onu gözleyen gözcüler, kızın iyileştiğini anlayınca yanına gelmişler. Suna başına gelenleri bir bir anlatmış. Sonra saraya dönmüşler. Kızını merak edip gece gündüz yas tutan Kral Midas, kızının bu iyileşmiş halini görünce çok sevinmiş. Kızına "Seni hangi hekim iyileştirdi, söyle hekimbaşı yapayım?" demiş. Sunada " Beni hekim değil, ülkende çıkan sıcak su iyileştirdi, baba" diye cevap vermiş. Bunun üzerine Kral, "Tez oraya bir hamam yapılsın, gelen geçen dertliye derman dağıtır." diye ferman vermiş. Bu kaplıcanın Frigyalılar zamanından beri kullanıldığı sanılmaktadır.


GAZLIGÖL-AFYON


Bu sohbetinin sonunu Mihriban teyze çok faydalı olduğuna inandığı Elem Neşrah duası ile tamamlıyor....

Bismillahirrahmanirrahim
Elem nesrah leke sadrek ve vada'na anke vizreke Elleziy enkada zahreke Ve rafa'na leke zikreke Feinne me'al' usri
yüsren İnne me'al'usri yüsren Feiza feragte fensab Ve ila rabbike fergab.

ELEMNEŞRAH


Elem Neşrah Suresi Arapça Anlami Ve Meali ;
1-) Biz senin için (mutlulugun) gögsünü açmadik mi?
2 -) Senden yükünü indirmedik mi?
3 -) O senin sirtini ezen yükü.
4 -) Senin sanini yüceltmedik mi?
5 -) Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylik vardir.
6 -) Evet, zorlukla beraber bir kolaylik vardir.
7 -) O halde bos kaldin mi, yine kalk (baska bir is ve ibadetle) yorul.
8 -) Ancak Rabbine yönel.
Taşların büyüsünden,suların şifası ve duaların gücü derken hoş kısa bir sohbetin ardından aklımda kalanlar bunlar kimbilir belki bir gün gazlıgöle gitmek nasip olur..

Read the rest of the Post >

24 Ekim 2012

İYİ BAYRAMLAR

BAYRAM KARTI

Read the rest of the Post >

PEMFİGUS


Son günlerde bloguma eskisi kadar içerik eklemeyince bunu fark eden blog arkadaşlarım ve izleyicilerim
yorum ve mailleriyle meraklandıklarını ilettiler... Evet son günlerde sağlık sorunları sebebiyle pek sık blog güncellemesi yapamamıştım bu konuyu blogum da detaylı olarak  paylaşmayı pek düşünmüyordum...Benim de  ilk kez duyduğum  çok nadir görülen bir hastalıkla tanıştım bu hastalığın ilk belirtilerini dikkat çekmek ve olası bir durumda ki umarım kimsenin başına gelmez gerçi çok nadir görülen bir otoimmün hastalığı ama yine de aklınızda bulunsun inatla geçmeyen vucüttaki yaralar femfigus belirtisi olabilir diye paylaşmayı uygun gördüm.
Benim öyküm şöyle başladı....
İlk belirti haziran ayının sonlarında boyunda küçük bir sivilceyle başladı 10 gün kadar geçmeyen sivilceye batma ve kaşıntılar da eklenince en yakın hastaneye başvurdum tanı olarak böcek ısırması deyip krem verdiler..
1 hafta sonunda geçmeyen sivilce artık biraz daha büyümüş yaklaşık 20 günlük olmuştu tekrar aynı hastaneye gidip kontrol oldum dirençli bir sivilce dendi yinede emin olmak adına deriden parçalar kazınarak incelendi sonuç kötü huylu bir bulguya rastlanmadı yeni bir  krem verilerek1 hafta sonrasına randevu verildi bir hafta sonunda gerileyen bir durum olmadığı gibi bahsettiğim sivilcelerden sırtımda bir kaç tane daha çıktı bunun üzerine alerji dendi ve diyet listesi verilerek tekrar krem değiştirildi..Böylece günler geçti kremler değişti sivilceler yaraya dönüşmeye ilaveten yenileri eklendi, el ve ayak tırnaklarım da deformasyonlar ,acı hissi ,kızarıklıklar başladı ...Sabırla kremleri kullandım diyetime uydum ama yine  değişen bir durum olmadı bir gece vücudum da kaşıntılar başladı ve uykusuz bir gecenin sabahı başka bir hastanede soluğu aldım..Muayene ,kan ve idrar tahlili yapıldı sonuç enfeksiyon dendi,ilaveten  ilaç ve krem değişikliği ama bu ilaçlarda  hiç bir işe yaramadı giderek tırnaklarım da ki yaralar yüzünden parmaklarımı kullanamaz ayak tırnaklarımdaki yaralar yüzünden ayakkabı giyemez,şaç diplerindeki yaralar yüzünden saçlarımı tarayamaz  oldum verilen son ilaçlarda bir işe yaramayınca tam teşkilatlı bir hastaneye gittim haa bu arada özel doktorada görüntüm ...Derken son geldiğim hastanede biyopsiye karar verildi çok geçmeden biyopsi sonuçlarıyla tanı kondu ..
Tanı : Pemfigus Vulgaris
Bu tanı üzerine doktorumdan kocaman bir tebrik aldım nadir görülen bir hastalık olduğu  için...
Şimdi ise 9 gündür hastanedeyim ilaç tedavisi başladı ilaçların yan etkilerinden dolayı gün boyu gözetim altında en az bir ay burada kalmam gerekiyormuş sonrasında düzenli kontrollerim olacak bir daha tekrarlaması için dua ediyorum zira çok ızdırap verici bir durum yaralar yüzünden duşta 2 dakikadan fazla kalamıyorum ilk belirtinin üzerinden 4 ay geçmesine rağmen her geçen gün yenisi eklenen yaralardan hiç biri kapanmadı el ve ayak tırnaklarım artık dayanılmaz hal aldı parmaklarımı kullanırken zorlanıyorum ama geçecek biliyorum biraz zaman alacak ama geçecek...Doktorlarım çok ilgili hepsi alanında uzman eminim önümüzdeki günlerde bu yaralar kapanacak tırnaklarım eski halini alacak tekrar işime hayatıma döneceğim tabi bundan sonra daha dikkatli olarak...Aşağıdaki metinde pemfigus ile bilgileri okuyabilir olası inatçı sivilce ve yaralarla karşı karşıya gelirseniz mutlaka biyopsi yaptırmanızı tavsiye ediyorum öyle ilk bakışta tahlillerle tanı konulabilecek bir durum değil......
Sağlıklı günler dilerim....
NOT :
Benim gibi pemfigus hastası olan , geçirmiş , daha önce bu duruma tanık olmuş kişiler bana yaşadıklarını,bilgilerini ,tecrübelerini varsa gruplarını buna dair her şeyi bana mail ile ulaşırlarsa sevinirim..
                    mail adresim : mandalincikmazi@hotmail.com
                           



PEMFİGUS VULGARİS


Pemfigus nedir?

Çoğunlukla deride ve ağızda olan ancak bazen burun içerisinde, boğazda, gözlerde ve cinsel organlarda da olabilen, yanık benzeri içi sıvı dolu kabarcıklar şeklinde başlayıp bunların kısa sürede patlayıp açılması ile üzeri kabuklanan yüzeysel yaralar şeklinde seyreden önemli bir deri hastalığıdır. Hastalığın Türkçe’de ya da halk arasında bilinen başka bir ismi bulunmamaktadır.
Pemfigus hastalığı neden ve nasıl olur? 

Tıp dilinde otoimmun bir hastalık olarak sınıflandırılır. Yani normal koşullarda yalnızca insan vücuduna zararlı olabilecek mikrop ve yabancı maddelere karşı bir koruma sistemi olan bağışıklık sisteminin, kişinin kendi doku ve hücrelerini de yabancı olarak algılayıp buna karşı savaşması sonrasında ortaya çıkan hastalıklardan birisidir. Daha basit biçimde açıklamak gerekirse kimde olacağını önceden kestiremediğimiz pemfigus hastalığı da henüz bilmediğimiz bir nedenle vücudun kendi derisini yabancı olarak algılaması ve buna karşı bir tepkime vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu tepkimeye bağlı olarak derinin en üst tabakasındaki hücreleri bir arada tutan bağlar, vücudun salgıladığı ve otoantikor adı verilen maddelerin etkisi ile koparlar. Bunun sonucunda hücreler birbirinden ayrılır ve derinin içerisinde yarılmalar meydana gelir. Bu yarılmış alanların içerisinin serumla dolması sonucu da bül adı verilen ve içi berrak sıvı ile dolu olan kabarcıklar meydana gelir. Bu kabarcıkların cidarı çok ince olduğu için kolaylıkla patlayıp açılarlar ve genellikle ağrılı, ıslak et görünümünde, yüzeysel yaralara dönüşürler. İşte bu yaralardan vücudun sıvı ve bazı gerekli maddeleri kaybetmesi ya da bu yaralardan giren mikropların neden olduğu enfeksiyonlar pemfigus hastalığının bazen yaşamı tehdit edebilen olumsuz etiklerinin de temelini oluşturur. İrsi bir hastalık mıdır? 

Hastalık nadir de olsa aynı ailede birden fazla kişide görülebilmekle beraber irsi bir özelliği yoktur. Yani anne ya da babadaki bir pemfigus hastalığı doğrudan çocuklarına geçmez.
Bulaşır mı? 

Hastalığın bulaşıcı bir özelliği yoktur. Yani hastanın eşine, çocuklarına veya yakınında onunla temas edenlere herhangi bir şekilde bulaşma söz konusu değildir.
Hastalığın görülme sıklığı nedir? 

Pemfigus nadir görülen bir hastalıktır. Ülkemiz için kesin veriler olmamakla beraber kabaca 1 milyon kişinin 2-3’ünde bu hastalığın geliştiği tahmin edilmektedir. Erkeklerde ve kadınlarda eşit sıklıkta görülür. En sık orta yaşlı kişilerde ortaya çıkmakla beraber her yaşta görülebilir.
Hastalığı ortaya çıkaran veya çıkmasını kolaylaştıran etmenler nelerdir? 

Bazı ilaçların ve kimyasalların bazı insanlarda pemfigus’a neden olduğu gösterilebildiği halde kesin tetikleyiciler bilinmemektedir. Bazı pemfigus hastaları bazı yiyecekleri yedikten sonra şikâyetlerinin artış gösterdiğini bildirmektedir (Örneğin soğan, sarımsak, pırasa gibi).
Pemfigusun farklı tipleri var mıdır? 

Pemfigusun çok sayıda klinik tipi olmakla beraber en sık görüleni derideki sulu yaralara genellikle ağız yaralarının da eşlik ettiği derin pemfigus (pemfigus vulgaris) diye adlandırabileceğimiz tipidir. Diğeri ise sadece deride çok yüzeysel yaralar, kabuklanma ve kepeklenmelerle seyreden daha hafif bir tip olan yüzeysel pemfigusdur (pemfigus folyaseus).
Pemfigusun belirtileri nelerdir? 

Yukarıda sözü edildiği gibi pemfigusun en sık karşılaştığımız tipi olan derin tipinde hastalık genellikle uzun süre iyileşmeyen ağız yaraları şeklinde başlar. Bu şekilde haftalarca süren, hatta bazen aylarca süren ve gargara şeklindeki ilaç tedavileriyle iyileşmeyen ağız yarası döneminin ardından hastalık özellikle saçın içerisinde, yüzde ve gövdede çıkan sulu yaralar şeklinde deriye yayılır. Bu yaralar önce bül diye adlandırdığımız içi su dolu, pörsümüş baloncuk görünümünde deri kabarcıkları şeklindedir ve tıpkı yanık sonrası derinin su toplamasına benzerler. Bunların içerisi önceleri berrak su görünümünde iken zamanla cerahatli, sarı-beyaz renkte bir görünüme kavuşur. Büller kısa sürede patlayarak açılırlar ve tabanları ıslak, yüzeysel, sulu yaralara dönüşürler. Zamanla kuruyup kabuklanırlar. Ancak tedavi edilmezse başka yerlerde yeniden çıkan taze-sulu yaralarla hastalık devam eder. Bu yaralar gözlerde çıkarsa (birinde veya her ikisinde birden) yanma, kızarma, yaşarma şeklinde kendini belli eder. Burunda çıkarsa kanama, akıntı ve tıkanıklığa yol açar. Ağızda, yutakta çıktığında ise özellikle yemek yerken ve yutkunurken artan ve kişiyi bazen yemeden içmeden kesen oldukça rahatsız edici ağrılara yol açar. Bazen soluk borusu ve ses tellerinde de bu yaraların ortaya çıkması sonucu nefes darlığı ve ses kısıklığı gözlenebilir. Bu yaralar bazen cinsel organlar etrafında, üzerinde veya içerisinde bazen de makat etrafında da çıkabilir.
Pemfigustan şüphelenildiğinde nereye, hangi uzmana başvurulmalı? 

Pemfigus bir deri hastalığıdır. Bu nedenle yukarıdaki belirtileri gösteren bir hasta öncelikle bir deri hastalıkları uzmanına (dermatolog) ya da bu uzmana sahip bir sağlık kurumuna başvurmalıdır.
Pemfigus teşhisi nasıl konur? 

Sözü edilen belirtilerden pemfigustan şüphelenen doktor teşhisi kesinleştirmek için derideki veya ağızdaki yaralardan birinin kenarından, yalnızca yara bölgesini uyuşturarak (lokal anestezi), genellikle nohut büyüklüğünü aşmayan büyüklükte bir deri parçasını birkaç dikişlik çok küçük bir operasyonla alır (biyopsi). Bu parçanın mikroskop altında (patolojik inceleme) ve immünofloresan adı verilen özel bir yöntem ile incelenmesi ile teşhis kesinleştirilir. Pemfigus teşhisi alan hasta nelere dikkat etmeli? Tedaviye uyumun ve takibin önemi. 

Pemfigus teşhisi alan kişi derhal derin endişelere kapılmamalıdır. Çünkü iyi tedavi ve düzenli takip ile hastalığın ilerlemesinin durdurulup etkisiz hale getirilebilmesi hatta tam olarak iyileştirilebilmesi günümüzdeki modern tedavi yöntemleri ile asla uzak bir olasılık değildir. Ancak pemfigusun uzun süreli ve zahmetli bir tedavi sürecine ihtiyaç duyan bir hastalık olduğu ve uygun biçimde tedavi edilmediğinde de ciddi sonuçlara yol açabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Pemfigus hastası açısından doktorunun tedavi önerilerine harfiyen uymak ve kontrolleri aksatmamak kısacası “iyi tedavi uyumu” son derece önemlidir.

Tedaviyi ve hastalığın seyrini etkileyen hastaya ait başka etmenler var mıdır? 

Evet, hastanın pemfigusa yakalanmadan önce zaten var olan örneğin şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, geçirilmiş verem, kemik erimesi, katarakt, geçirilmiş beyin veya mide-barsak kanamaları vs. gibi hastaya ait ve pemfigusa eşlik eden pek çok başka etmen pemfigusun seyrini ve tedaviyi doğrudan etkileyebilir. Çünkü söz konusu hastalıklar pemfigusu ve tedavisini olumsuz etkileyebileceği gibi pemfigus için verilen tedaviler de bu hastalıkları olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle hastanın doktoruna muayene sırasında bunları mutlaka belirtmesi gerekir. Doktoru tedavi planını ve takiplerini bu durumları göz önünde bulundurarak düzenleyecektir.

Pemfigus nasıl tedavi edilir? 

Yukarıda sözü edilen ve deri hücrelerinin bağlantılarını kopararak yarılmalara ve dolaysıyla pemfigus hastalığına yol açan, vücut tarafından üretilen “antikor” adlı maddelerin üretimini baskılamak, azaltmak veya tamamen durdurmak pemfigus tedavisinin temel amacı ve hedefidir. Bu amaçla vücudun kendisine yönelik bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar veya kanın antikor adlı maddeden temizlenmesine yönelik bir takım yöntemler kullanılır. Bu amaca yönelik en etkili dolaysıyla en sık kullanılan ilaç “kortizon” ilacıdır (örneğin prednol adlı ilaç pemfigus tedavisinde en sık kullanılan kortizon ilaçlarından birisidir). Çoğunlukla ağızdan hap şeklinde alınan kortizon ilacı pemfigus hastalığı açısından“hayat kurtarıcı” etkisi nedeniyle tedavinin temel taşını oluşturur. Diğer ilaç ve yöntemler genellikle kortizon tedavisine destek amaçlı ya da nadiren kortizon tedavisine cevap vermeyen durumlarda ikincil seçenekler olarak kullanılırlar. Sonuçta genel olarak pemfigus tedavisi kortizonun iyileştirici etkisi ile kortizonun yan etkileri arasındaki hassas bir denge üzerine kuruludur.

İlaçların olası yan etkileri nelerdir? 

Pemfigus tedavisinin temel sorunu ilaç yan etkileridir. Özellikle kortizon, bir yandan hastalığı iyileştirirken öte yandan da yan etkileri ile hastalığın seyrini doğrudan etkileyebilir, pek çok organda ciddi sorunlara yol açabilecek hasarlar oluşturabilir. Özellikle yüksek dozlarda ve uzun süreli kullanımı sonucu gözde katarakta, mide-barsak kanamalarına, tansiyon yükselmesine, kemik erimesine, gizli şeker hastalığının ortaya çıkmasına veya şeker hastalığının artışına, böbreküstü bezlerinin anormal çalışmasına ve buna bağlı kilo alımına, tüylenmeye, yanaklarda ve boyunda şişmelere, deride çatlamalara neden olabilir.

Hastalığın seyrini olumsuz etkileyen, yinelemesine yol açan durumlar, etmenler nelerdir? 

Güneş, enfeksiyonlar (özellikle kış aylarında gribal enfeksiyonlar), stres ve herhangi bir nedenle geçirilen ameliyatlar, özellikle diş tedavileri pemfigusun yinelenmesine neden olabilir. Dolaysıyla özellikle yaz aylarında güneşten korunmalı (güneşten koruyucu kremler kullanılmalı ve uygun giysiler giyilmeli, özellikle gün ortasında güneşe maruz kalınacak açık yerlerde bulunulmamalıdır), kış aylarında ise gribal enfeksiyonlardan kaçınmak için kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunulmamalı hasta kişilerle temastan kaçınılmalıdır. Doktoruna danışarak mevsimsel grip için her sene zatüre içinse beş yılda bir aşılanması korunma açısından önemlidir. Pemfiguslu hasta ameliyat veya dişle ilgili girişimlerden önce pemfigus açısından takip eden doktoruna haber vermeli önerilerini almalıdır. Zorunlu girişimlerde doktoru tedavisini uygun biçimde düzenleyecektir.

Bu hastalıkta günlük hayat nasıl olmalı, nelere dikkat etmeli? 

Pemfiguslu hastaların hem hastalıklarının özelliği hem de aldıkları tedaviler nedeni ile günlük hayatlarında yukarıda belirtilenlerin dışında dikkat etmeleri gereken şeyler vardır. Örneğin özellikle tedavi alınan dönemlerde (çoğunlukla kortizonlu ilaçlar kullanılırken) diyetine dikkat etmeli, tuzlu ve karbonhidrat ağırlıklı (hamur işi, tatlı vs.) beslenmeden kaçınmalıdır. Bunun dışında genel vücut temizliğine önem verilmeli, özellikle ağız bakımına dikkat edilmelidir. Dişler düzenli olarak fırçalanmalıdır. Kullanılacak diş fırçası yumuşak olmalı (tercihen çocuklar için üretilmiş diş fırçaları kullanılmalı) ve fırçalama diş etlerini tahriş etmeyecek biçimde nazikçe yapılmalıdır. Özellikle kortizon alındığı dönemlerde ağız içerisinde mantar (pamukçuk) gelişmemesi için karbonatlı gargaralar günde 3-4 kez uygulanmalıdır (yemek karbonatı bir bardak ılık suya bir çorba kaşığı katılıp karıştırılır ve bu karşımla gargara yapılabilir). Banyolarda keselenmeden kaçınılmalı duş şeklinde banyolar yapılmalıdır. Ancak duş aşırı basınçla deriye çarpacak kuvvette olmamalıdır. Hastalığın aktif olduğu dönemlerde özellikle makat etrafında yaralar varsa tuvalet temizliği dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Kullanılan tuvalet kâğıtları yumuşak olmalıdır. Genital bölgesinde yaraları olan kadın hastalar kadınlar için üretilmiş temizleme sıvılarını önden arkaya doğru silinip atılacak şekilde yumuşak temiz gazlı bezlerle kullanabilirler. Genital akıntıların varlığında (süt kesiği biçiminde veya özellikle kanlı-cerahatli akıntılarda) doktoru bilgilendirilmelidir. Hastalığın aktif döneminde hem erkek hem de kadın hastalar cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. İyileşme dönemlerinde bulunan doğurganlık çağındaki kadın hastalar (doktoruna danışarak planladığı bir gebelik yoksa!) doktorunun önerdiği bir yöntemle gebelikten korunmalıdır. Pemfigus hastalarında gebelik planlaması mutlaka hastayla doktorunun hastanın durumunu dikkate alarak yapacakları bir risk değerlendirmesi sonucu birlikte karar verilmelidir. Gebeliğin ilaç kullanılmadığı bir dönem de olması gerektiği düşünülürse (bazı pemfigus ilaçlarının gebeliğe ve bebeğe olabilecek olumsuz etkileri göz önüne alınarak) hastalıkta olası yineleme, alevlenme ya da ağırlaşma riskleri çok iyi değerlendirilmelidir. Her şeye rağmen gebe kalınıp doğuma ulaşıldığında sağlıklı bir bebek olma şansı olduğu kadar ölü doğum da olabileceği bilinmektedir. Çoğunlukla pemfigusun anneden bebeğe kalıcı biçimde geçmesi söz konusu değildir. Ancak bazen anneden bebeğin kanına geçen ve yukarıda tarif edilen antikor adlı maddelerin neden olduğu ve en fazla bir ay süren geçici bir pemfigus hastalığı yeni doğan bebeklerde gözlenebilmektedir.
Bunların dışında hastalar (tercihen ağır fiziki güç gerektirmeyen) işlerine hastalık remisyon dediğimiz iyileşme dönemine girip kontrol altına alındıktan sonra devam edebilirler ve hastalıkla ilgili takip ve kontrollerini aksatmadan normal hayatlarını sürdürebilirler. Günümüzde pemfigus hastalığının “hala önemli bir hastalık” olmakla birlikte iyi takip ve tedavi ile tamamen kontrol altına alınabileceği ve kişiyi en az etkileyecek bir duruma getirilebileceği unutulmamalıdır.


KAYNAK:TÜRK DERMATOLOJİ DERNEĞİ

Read the rest of the Post >

15 Ekim 2012

İZMİR'Lİ YEMEK BLOĞU YAZARLARI BULUŞMASI




7  ekim pazar günü her geçen gün sayısı artan kocaman bir blog ailesi olarak Bostanlı'da 3. blog yazarları olarak  bir araya geldik...
Aslında bu güzel güne dair yazacak  anlatacak o kadar çok şey var ki ama maalesef bu sefer sağlık sorunları nedeniyle şimdilik bu kadar paylaşımda bulunabiliyorum...
Bu güzel günü organize eden ,emeği geçen, katılan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim...
Ve tabi sponsor firmalara da ayrıca teşekkürler ürünleri kullandıkça paylaşımlarda bulunacağım...















Read the rest of the Post >

15 Eylül 2012

KAYISI SOSU

Evde kayısı sosu yapmak oldukça kolay ,hazırladığınız sosu cheesecakelerde,muhallebilerde ,pasta ve keklerde kullanabilirsiniz.....

kayısı sosu

Malzemeler :
½ kg kayısı
1 bardak su
1 bardak toz şeker
Yapılışı :
Kayısıları yıkayıp çekirdeklerini çıkararak bir bardak su ile bir taşım kaynatıp ocağı kapatalım.. 
Tencerenin kapağını kapatıp bu şekilde 15 dakika kayısıların kabuklarının kabarması için bekletelim...
Bu süre sonunda kayısıların kabuklarının kabardığını göreceksiniz bu kabukları bir çatal yardımıyla kolayca çıkarıp üzerine 1 bardak şeker ekleyerek kısık ateşte 15 dakika daha kaynatıp elblenderinden geçirelim ve sosumuz hazır.....
cheesecake için meyve sosu


Bu sosu cheesecake de kullanmak isterseniz pişirme aşamasında şeker ile birlikte iki yemek kaşığı da nişasta eklerseniz daha koyu kıvam elde edersiniz.....
Afiyet olsun.....

Read the rest of the Post >

11 Eylül 2012

BARBUNYA YEMEĞİ

Barbunya yemeğine havuç ve patates koymuyorum zaten bu nedenle yemeği oluyor diğer türlüsüne barbunya pilaki diye adlandırıp soğuk olarak servis ediyorum.....Yemeğini ise sıcak veya soğuk tüketebilirsiniz ama benim tercihim her zaman zeytinyağlıların soğuk servis edilmesi...

taze barbunya yemeği

Malzemeler :
1 kğ taze barbunya
1 adet büyükçe kuru soğan
2 adet yeşil biber
1 adet kırmızı kapya biber
3-4 adet orta boy domates
1 tatlı kaşığı salça
1 çay bardağı zeytinyağı
1-2 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı toz şeker
tuz
Yapılışı :
Barbunyalar ayıklanıp yıkandıktan sonra bir taşım kaynatılarak suyunu süzelim....
Soğanları ortadan ikiye bölerek yarım ay şeklinde doğrayarak zeytin yağında hafif sarartıp içine  yeşil ve kırmızı biberleri küçük küçük doğrayarak ekleyelim...
Biberler sotelene dursun diğer yandan domatesleri soyup küp küp doğrayarak ilave edelim devam soteleyerek  
salça ,ince kıyılmış sarımsak, tuzunu ve bir tatlı kaşığı toz şeker da koyalım  son olarak haşladığımız barbunyaları da ilave ederek beş dakika kadar daha tüm malzemeleri birlikte kavuralım ve üzerini iki cm geçecek kadar sıcak su koyarak kısık ateşte barbunyalar yumuşayıncaya kadar pişirelim ..( yemek suyunu çeker barbunyalar daha pişmemiş ise sıcak su eklenebilir ) Soğuduktan sonra arzuya göre üzerine ince kıyılmış maydanoz serpilerek servis edilir...
Afiyet olsun.....

Read the rest of the Post >

27 Ağustos 2012

SEVGİ AĞACINA BİR YAPRAKTA BENDEN

Sevgili Leyla arkadaşımız güzel bir etkinlik başlattı ....Bu etkinliğinin adı " sevgi ağacı " katılmak için 30 x 30 cm ebatlarda ki kumaş üzerine elinizden gelen el işi ile bezeyip Leyla'nın adresine göndermek bu parçalar birer yaprağı temsilen sevgi ağacımızı oluşturacak sonra .... sonrası mı ? detaylar  BURADA........

Bu da benim sevgi ağacına yaprağım.....

SEVGİ AĞACI

ÖRGÜ ÇİÇEK

DÜĞME DEĞERLENDİRME


Böylesine güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptığı için arkadaşımı kutlar kolaylıklar dilerim ve tabi  emeği geçen herkesin ellerine sağlık .....Bütün parçalar yani yapraklar birleşince ortaya çıkacak görüntüyü merak ediyorum umarım düşündüğümüz çok daha iyi hayırlara vesile olur.....

Read the rest of the Post >

18 Ağustos 2012

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

1 adet lekesiz gönül.


1 adet açık yürek.

500 gram güler yüz.

250 gram tatlı dil. ...

100 gram hürmet.

1 çorba kaşığı sevgi.

1 çay kaşığı hoşgörü.

1 su bardağı iyi niyet.

1 tutam samimiyet.

1 ölçek dürüstlük. göz kararı saygı.

Hazırlanışı:
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır. Ağzında yumuşattığın tatlı dili üzerine ilave ederken, sevgi ve saygıyı ince ince üzerine ekle.Hürmet, iyi niyet ve hoşgörüden meydana gelen şurubu da buna kat. samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle. Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını karnın acıkınca değil, ruhun acıkınca ye... Mutluluk sizin bayramınız kutlu olsun.

Read the rest of the Post >

16 Ağustos 2012

YOĞURTLU SEMİZOTU SALATASI

Saksıya sardunya dikip karşılında semizotu bitince ehh kısmetimiz buymuş deyip semizotlarını toplayıp yoğurtlu salatasını yaptım ...
saksıda semizotu

                                        SARDUNYA EKİP SEMİZOTU BİÇTİM :)

semizotu salatası


Malzemeler :
1 demet semizotu
1 kase süzme yoğurt 
1-2 diş sarımsak
tuz
üzeri için 1 yemek kaşığı zeytinyağı
Yapılışı :
Semizotları yıkanıp yaprak kısımları el ile koparılıp su ile inceltilen sarımsaklı yoğurt ile harmanlanarak üzerine zeytinyağı gezdirilip servis edilir...
Afiyet olsun....

Read the rest of the Post >

13 Ağustos 2012

TARÇINLI ÇELENK

Bu tarifi sevgili Sibel'in sayfasında görüp görüntüsüne hayran kalmıştım....
Tarifi aynen uygulayınca sert bir hamur ortaya çıktı biraz margarin biraz süt ekleyince bu kezde sanırım olması gerekenden yumuşak bir hamur elde ettim ama sonuç fena olmadı.....

TARÇINLI ÇELENK

Ben tarifin ölçülerinin dışına çıktığım için esas tarifi arkadaşımın izniyle sayfasından aynen aktarıyorum...
Malzemeler :
2 bardak un
½ su bardağı ılık süt
1 pk instant maya
1 yumurta sarısı
1 tutam tuz
30 gr tereyağ ( eritilmiş )
Arasına sürmek için :
60 gr tereyağ  ( oda sıcaklığında )
4-5 yemek kaşığı toz şeker
1 yemek kaşığı tarçın
Unumuzun 1,5 su bardağını hamurumuzu yoğuracağımız kase içerisine alalım üzerine maya, tuz ve şekeri koyup karıştıralım. Ortasını açıp tereyağı sütü ve yumurta sarısını ekleyip pürüzsüz bir hamur elde edene kadar yoğuralım bu noktada kulak memesi kıvamından cıvık olursa kalan unumuzdan ilave edelim. Hamur istediğiniz kıvamda ve pürüzsüz olunca kasemizin üzerine nemli bir bez örtüp 1 saat kadar mayalanmak üzere bekletelim. Daha sonra biraz un serptiğimiz tezgahımızda merdane yardımı ile hamurumuzu dikdörtgen şeklinde açalım. Üzeri için tereyağımızı bir kase içerisine alıp şekeri ve tarçını ilave edip çatal yardımıyla iyice birbirine yedirelim. Açtığımız hamurumuzun üzerine bu karışımı bıçak yardımı ile sürelim. Sürme işlemimiz bittikten sonra hamurumuzu geniş tarafından başlayarak rulo şeklinde saralım. Daha sonra rulomuzu enine ikiye bölelim (fotoğraflarla nasıl yapıldığını anlayabilirsiniz). İkiye bölünen hamurumuzu ortasından başlayarak bir sağ bir sola yapara iki taraftan saralım. Sarma işlemi sıkı olmamalı çünkü pişme esnasında hamurumuz kabaracak. Hamuru daire şeklinde büküp iki ucunu birbirine kıvıralım. Üzerine biraz toz şeker serpip daha önceden yağladığımız tepsiye koyup 15-20 dakika bekletelim (tarifte üzerine yine biraz tereyağ ve tarçın karışımı sürüyordu ben yalnızca şeker serptim). 180 derecede önceden ısıttığımız fırında yaklaşık 20 dakika pişirelim. Tepside soğuduktan sonra tabağa koyup servis edelim…
Afiyet olsun..


Read the rest of the Post >

10 Ağustos 2012

KIZILCIKLAR



Yıllar ama çok yıllar sonra bu gün kızılcık aldım.......
Ben kızılcığı severmiyim ?
Pek değil .... ama aldım işte .... sen severdin diye....sahi severdin demi ?.... sen gibi geldiler  bana ... seni hatırlattı...senin gibi güzel ..ama yedikçe aralarında ekşileri çıktı ..bu hali de  sen gibi.....Boğazım düğümlendi gözlerim yaşardı .... yaşlar yuvarlandı akıverdi öylece sessiz.....kimseler görmesin diye sakladım.....hep olduğu gibi....
O günler geldi aklıma sanırım yine bu aylardı kızılcıkların bol olduğu mevsim ..... mevsim işte ne önemi var kızılcık mevsimi diyelim .....Balkona taşardı dalları kızılcık ağacının, meyvelerini  toplar marmalat yapardın..... ben tadını pek sevmezdim ama sen yaptın diye yerdim.....Şimdi kızılcıkları tolayıp marmalat yapan yok hatta o ağaç bile yok .... bu seferde ben yapsam, sen ben yaptığım için yer misin ? imkansız demi....evet imkansız.....
artık ne sen, ne o ağaç ne de marmalatların  var.....Sadece  kızılcıklar var ,onlarda bu gün var yarın yok ....
Dokunduğum baktığım her yerde sen varsın ama yine yoksun.... hep olduğun gibi......
Kızılcık marmalatı yapmayacağım, sen severdin diye, bıraktın gittin ya kızgınım sana , rahat uyu gittiğin yerde.....kırgınım sana , yine zamansız apansız çekip gittin diye......Bıraktın beni tek başıma ....
Aldığım kızılcıklara gelince , bir kaç tanesini yedim sen severdin diye kalanı öylece duruyorlar kasede sen severdin diye........bilirsin ben pek sevmezdim ....sahi ben sevmezdim demi ? o nedenden  mi yıllarca hiç kızılcık almadım yoksa sen alırdın da gerek mi kalmazdı....Bu gün aldım işte seni bana hatırlattığı için....sen severdin diye....

Bu yazı  Almanya'da çalıştığı, çocukluk yıllarım  onsuz geçtiği ve kesin dönüş yaptıktan sonra tam kavuştum derken zamansız kaybettiğim annem için yazılmıştır ....Bu nedendir ona kızgınlığım....

Read the rest of the Post >

9 Ağustos 2012

KIRMIZI KÖZLENMİŞ BİBERLİ ÇÖREK

Kırmızı közlenmiş biber ile çörek yapılır mı ?
Her yemeğe ayrı bir lezzet ve görünüm katan kırmızı biberi elbette çöreğe de yakışacağını düşündüm ve biraz ondan biraz da bundan derken ortaya nefis çörekler çıktı....

kapya biberli çörek



Malzemeler :
1 bardak ılık süt
1 yumurta
1 tatlı kaşığı tuz
1 pk instant maya
1 yemek kaşığı şeker
1 çay bardağı sıvı yağ
aldığı kadar un

İç malzemeler :
4-5 adet közlenmiş kırmızı biber
1 bardak çökelek
1 yemek kaşığı çörek otu

Yapılışı : Ilık süt ,şeker ve instantmayı bir kase içinde karıştırarak 10 dakika kadar bekletelim...
Derince bir kabın içine sıvı yağı, yumurtayı ve kabaran mayayı da koyup karıştıralım....
Azar azar un ve tuzunu da ilave ederek aldığı kadar un ile yumuşak bir hamur oluşturalım ve 30 dakika kadar hamuru mayalanması için üzerini örterek oda sıcaklığında bekletelim.....
Kabaran hamuru tekrar yoğurarak unlu tezgah üzerinde ½ cm kalınlığında merdane ile açıp içine önce közlenmiş biberleri daha sonra çökeleği ve çörek otunu da serperek rulo yapalım....

Kırmızı biberli rulo


Hazırladığımız rulodan iki parmak genişliğinden kesip yağlanmış tepsiye ters çevirerek dizelim....


Bu şekilde de ortalama 15-20 dakika kadar bekletelim....

200 derece önceden ısıtılmış fırında üstü kızarınca kadar fırınlayalım....
                    Afiyet olsun..............




Read the rest of the Post >

8 Ağustos 2012

AMİGURUMİ * ÖRGÜ OYUNCAK

Bu güzel örgü oyuncakları kim ördü dersiniz ??

amigurumi kaplumbağa

amigurumi dinazor
                                               
amigurumi bebek

amigurumi salyangoz


Yok yok ben örmedim  gerçi bir kaç denemem oldu ama bu işte pek yetenekli olduğum söylenemez.....Bilenler bilir bilmeyenler için yetenekli arkadaşım Hatice'nin emekleri olduğunu gururla söylemeliyim....

amigurumi oyuncak

Sevgili arkadaşım yakın zaman önce evlerinin hemen yanındaki uzun yıllar önce kurulmuş  yüncü dükkanını devraldı , deyim yerindeyse tam bir eski zaman dükkanı...Dükkanında her şey orjinal , tarihi bir dokusu ve hoş bir atmosteri var tabi buna bir de güzel arkadaşımın güler güzü ve hoş sohbeti eklenince sımsıcak bir mekan olmuş...Dükkanında renk renk yünlerin arasında hem eşiyle birlikte satış yapıyor hem de bu güzel oyuncakları örüyor ve tabi ara sırada bloğuyla ilgileniyor....


Hani aklınızda bulunsun İzmir' e yolunuz düşerse imkanız da olursa mutlaka uğrayın derim ....

Bakar mısınız tabelası bile ne kadar nostaljik bir dükkan olduğunun göstergesi :)
Arkadaşıma bol bereketli kazançlar dilerim, yaptığı birbirinden güzel el işlerini ve örgü oyuncaklarını görmek ve satın almak  için BURAYA bir tık lütfen...

Read the rest of the Post >
Bookmark and Share
Related Posts with Thumbnails
Related Posts with Thumbnails